- Bu yazımda 2007 Türkiye Yaş Grupları Şampiyonası sırasında psikolog olarak görev yapan sayın Aytaç Ongun?un gözlemlerini aktarmak istiyorum.
- Sayın Ongun?un gözlemleri antrenör olarak bizlerin yıllardır yaşadığı ve elimizden geldiğince iyileştirmeye çalıştığımız sıkıntıları psikoloji dalında uzman gözüyle aktarmaktadır.
Satranç eğitiminde başarı bilindiği gibi 3 ayaklıdır.Sporcu,antrenör ve veli.Eğer 3 ayaklı bir masanın ayaklarından biri kırık olduğunda masa nasıl ayakta duramazsa satrançta da üç etkenin üçününde uygun tutum içinde olması gerekmektedir yoksa turnuva başarısı gelmesi zorlaşmaktadır.Aşağıda uygun ve uygun olmayan davranış şekillerinden sayın Aytaç Ongun?un gözlemlerinden hareketle bahsedeceğim.
Sayın Ongun raporunda satranç antrenörlerine yönelik olarak şöyle söylemektedir.
?İyi bir eğitimden geçerek bu unvanı almış ?Çalıştırıcı? arkadaşlarımız.satrancın incelikleri kadar, çalıştıracakları sporcuların yaş gruplarına ilişkin de bir takım psikolojik bilgilere sahip olabilmeliler ki, onlara oyunun kurallarını çok daha insancıl yollardan öğretebilsinler ve velilerini olumlu yönde geliştirebilsinler. Satrancı öğretirken savaşçı yetiştiriyor psikolojisinde olmayan çalıştırıcı, satrancı bir ?Eğitim Modeli? olarak görecek ve öğrencisinin yalnızca geleceğe, doğru bir şekilde hazırlanmasını değil, aynı zamanda ?bugününü doğru yaşamasını? sağlayacaktır. Yaş gruplarının özelliklerini bilen çalıştırıcı, her ne kadar bireysel farklılıklar da olsa, yine de öğrencisine en doğru yaklaşımı bulacak ve yanlış tutum sergileyebilecek veli tehditlerini de önlemiş olacaktır.?
Sayın Ongun?un sözleri çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor, satranç antrenörlüğünü sadece öğrenciyi satranç çalıştırmak ,açılış,oyun ortası,oyun sonu bilgileri verip turnuvalara götürerek iyi bir satranççı yetiştirebileceğini düşünen antrenör arkadaşların ,sporcularıyla ilgili pek çok sorun yaşamaları (sporcunun kendine zarar verecek derecede hırslı olması,kazanmanın her şeyden önemli hale gelmeye başlaması) şaşırtıcı olmamaktadır,ve maalesef bu durumda da sporcu uzun süre satrancın içinde olamayıp uzaklaşabilmektedir ve bu nedenle de pek çok yetenekli sporcu da kaybedilebilmektedir.Bu nedenlerle de sayın Ongun?un söylediği gibi antrenör arkadaşlarımızın çocuk psikolojisi konusunda da kendilerini geliştirmeleri hem sporcularının daha istikrarlı olmalarını sağlayacak hem de sporcularının çok daha başarılı olmalarını sağlayacaktır.
Sayın ongun velilere yönelik olarak da şu gözlemlerini paylaşmaktadır.
?8 yaş grubundan bazı veliler, çocuklarının yerine karşılaşmada bulunuyormuşçasına gereksiz ve abartılı heyecan gösterilerinde bulunmuşlardır. Bazı oyuncuların velilerinin gözüne baktığında paniklediği ya da salondan çıkarken normal bir ruh haline sahipken, dışarıda veli ya da çalıştırıcısından ?ne yaptın, kazandın mı?? tepkisi üzerine moralinin bozulup ağladığı gözlenmiştir.
- Bazı anne babaların, kendi yapamadıklarını çocuklarına yükleyip beklenti düzeylerini yukarılara çekmesi, çocuk için ulaşılmaz hedefler olmuş ve satranç sporuna bakışını değiştirebilmiştir.
Çocukların büyük bir kısmının anne baba ya da çalıştırıcı sevgi/güvenini, karşılaşma sonucuna endeksleyerek oynadıkları, bunun yarattığı gerilimin de psikosomatik rahatsızlıklar (özellikle baş ağrıları, soluk almakta güçlük, mide ağrıları ya da bulantıları, kusma v.b.) olarak kendini gösterdiği görülmüştür.
Öfke krizi geçiren çocukların annelerinde, çocuklarına karşı aşırı ödün verici ve teslimiyetçi eğitim tarzının kullanıldığı dikkat çekmiştir?
Çocuklarının en iyi şekilde yetişip hayata en iyi şekilde hazırlanmalarını isteyen uzun süre satranca zaman ayıran emek veren çocuklarının milli takıma girmesini isteyen değerli velilerimiz maalesef bazen farkında olmadan sayın Ongun?un bahsettiği davranışlarıyla çocuklarının turnuva başarısını düşürebilmektedir
Psikolog Ongun,bu gözlemlerden sonra velilere çocuklarının turnuvada daha başarılı olabilmesi için şu önerilerde bulunuyor.
? Veliler çocuklarına onların başarı ya da başarısızlıklarına endeksli olmayan, karşılıksız sevgilerini verebilmeyi öğrenmeliler. Çalıştırıcıların katkılarıyla yanlış davranışları düzeltebilmeliler. Çalıştırıcılarının önderliğinde düzenlenen eğitim seminer ya da konferanslarına katılabilirler. Bazı ?Müdahaleci? veliler, satranç oynamayı bilmemekte? Satrancın kişilik ve insan davranışları üzerindeki olumlu etkilerini de görebilmeleri için satranç öğrenebilirler.?
Sporcuların turnuvadaki psikolojik durumları ile ilgili olarak da şunları söylüyor.
- ?Bazı oyuncuların UKD puanlarına takılıp baştan rakibi küçümseme ya da büyütme davranışına girdikleri görülmüş; bu tip bir ön yargının oyuncu arkadaşına ve kendi şahsına bir saygısızlık olduğu anlatılarak, satrancın bir spor, hem de oynarken keyif alınacak bir spor olduğunun anımsatılmalıdır.
Turnuva öncesinde de kaygı bozukluğu yaşayan çocukların bu durumunu ?maçı kazanmak? hırsının tetiklediği ve üst düzeye taşındığı görülmüştür. Bu tip çocuklarla ?kaygı ve giderme yolları? üzerine konuşmalar yapıldıysa da etkisi kısa süreli olmuş; dolayısıyla bu çocuklarla her karşılaşma öncesi görüşme gerekliliği ortaya çıkmıştır.
- Sürekli görüşülüp, salonlarda da gözetim altında bulundurulan bazı sporcuların öz güven eksikliği yaşadıkları, buna bağlı olarak da birilerinin desteğine gereksinim duydukları anlaşılmış; sporcuların anne baba ya da çalıştırıcılarıyla görüşülerek ?kendine güvenip inanırsa, sonucun her türlü kendi lehine gelişeceği, ama bunları söylerken öncelikle kendilerinin buna inanarak söylemeleri gerektiği? vurgulanmıştır.
- Benzer şekilde bazı hırslı sporcuların, rakiplerinin oyunu farklı yönlendirmesine aşırı kızıp öfke nöbeti geçirerek centilmenliğe sığmayan yanlış davranışlar sergilediği görülmüş, oyuncu uzun uğraşılar sonrasında sakinleştirebilmiştir. Aynı sporcu annesi ile birlikte özel görüşme talep etmiş, görüşme sırasında çocuğun eğitimiyle ilgili bir öfke nöbeti geçirdiği anlaşılmıştır.
- Özellikle 10 ? 12 yaş grubu sporcularında oyuncu arkadaşının rahatsızlığına aşırı duyarlı olanların yanı sıra, bazı oyuncuların bu rahatsızlığı kullanma eğiliminde oldukları ve çok acımasız davrandıkları görülmüştür..
- Satranç karşılaşmaları öncesi ve sırasında yaşanan stres, sporcuların performansını ortaya koymalarını engelleyebilmektedir
- Özgüveni yeterli düzeyde olan kişi, bir işi yapamadığında mazeret üretmek yerine yeniden denemeyi seçer. Sporcularda özgüvenin yeterli düzeyde olması, yaşanılan yenilgilerin yaşamın sonu olmadığının anlaşılması ve hataları dert etmek yerine onlardan ders alabilme gücünü gelişmesi anlamına gelir. Kendine güveni olan kişiye başarı, doğal ve doğru gelir. Bu nedenle kişilerin özgüven duygularını nelerin etkilediğini iyi bilmeleri ve ona göre önlem almaları gerekmektedir. Çünkü özgüven genelde kendimizi olaya nasıl hazırladığımız ve kendimizi nasıl gördüğümüzle bağlantılıdır. Özgüven zayıfladığında, sporcu hiç kimsenin mükemmel olmadığını kabul etmekle işe başlamalı, başkalarının kendinde olmayan bazı özelliklere sahip olduğu kadar, kendisinin de büyük şeyleri başarma gücüne sahip olduğunu görebilmelidir. Karşılaşma sırasında endişeyi azaltıcı telkinlerin yanı sıra, karşısındakiyle rekabet edeceği alanda kendisini geliştirmeye odaklanan sporcu, sahip olduğu ve iyi kullanabileceği yeteneklerini aklına getirecek, güvenli davrandığında kazançlı çıkacağını bilecektir. ?
Bu yıl ki Türkiye Yaş Grupları Satranç Şampiyonası umarım ki sayın Ongun?un gözlemlediği olumsuz davranışların daha az olduğu, önerilerinin daha çok uygulandığı bir turnuva olur.
Bu yazı satranclife dergisi Şubat sayısında satranç antrenörlüğü isimli köşemde yayımlanmış köşe yazımdır.